Rahip okulunda öğretimini tamamlamış rahip adaylarının kiliselerine dağıtımı başlamıştır. Başrahip her adaya sırasıyla pazar ayininde vaaz verdirmekte, bu tecrübeyi de edinmiş olan rahip adayı tayin olduğu kilisesine yola çıkmaktadır. Okulun en çalışkan ve yetenekli öğrencisi ise biraz pısırıktır. Başrahibin pazar ayini sırasında vaaz verdirmesi onu çok heyecanlandırmakta, bu işi asla yapamayacağını tekrarlayıp durmaktadır. Başrahip öğrencisine dönerek:
- Ben cemaat gelmeden senin vaaz vereceğin kürsünün altına saklanırım. Sen kürsüye geldiğinde başımı dizlerinin arasına yerleştiririm. Sen vaaza başladığında takılırsan dizlerinle başımı hafifçe sıkıştırırsın, ben de sana kürsünün altından fısıldarım.
Düşüncelerini pazar günü uygulamaya koyarlar. Başrahip kürsünün altına girer... Cemaat gelir... Yaprak gibi titreyen öğrenci kürsüye gelerek rahibin başını dizlerinin arasına alır. Aklına tek kelime gelmeyen vaiz başrahibin başını sıkar, başrahip fısıldar:
- Ey cemaatim!
Vaiz halka doğru seslenir:
- EY CEMAATİM!
Aklına birşey gelmeyen vaiz heyecanlanarak dizlerini biraz daha sıkar. Başrahip fısıldar:
- Adem, Havva'ya dedi ki!
Vaiz halka doğru seslenir:
- ADEM, HAVVA'YA DEDİ Kİ!
İyice heyecanlanan vaiz, başrahibin başını olanca gücüyle sıkar, canı yanan başrahip vaiz'e seslenir:
- Sen bacaklarını bu kadar sıkarsan ben bu işi yapamam!
Vaiz halka doğru seslenir:
- SEN BACAKLARINI BU KADAR SIKARSAN BEN BU İŞİ YAPAMAM!...