Merhaba sevgili okuyucular. öncelikle bu mitolojik hikayeler bölümüyle pek ilgilenemediğim için kusura bakmayın açıkçası korku bölümüyle de bayağıdır ilgilenemiyorum malum iş güç, okul derken hiç vakit kalmıyor. Neyse lafı uzatmayayım ve Türk Mitolojisinde çok bilindik bir karakter olan Şahmeran 'ın hikayesini anlatacağım. Aşağıda okuyacağınız hikaye nette kolay kolay hatta yüksek bir ihtimalle hiç bulamayacağınız bir hikayeydi. Çünkü bu hikayeyi bana babaannem anlattı. İsterseniz önce hikayemize geçelim gerekli açıklamaları ardından yapayım.
Yıllar önce padişahlar devrin deyken bir adam geçimini odunculukla sağlamaktadır. Ormanda odun kesip getirip kasabada satıyordur. Bir gün gene rutin işine devam ederken oldukça büyük bir akrep çıkagelir. Adam bu akrebi görünce korkup hemen bir kenara saklanır. Yerden bir delik açılır ve farklı bir sıvı akmaya başlar akrep bundan bir müddet içer ve çekip gider. Bunu gören oduncu akrebin gittiğinden emin olduktan sonra gidip onun içtiği şeye bakar ve bu sıvının bal olduğunu fark eder. O günden sonra bal satmaya başlar. Tabi işleri bayağı düzelir. Oduncu halinden memnun gene bir gün ormana geldiğinde o akrebin tekrar geldiğini görür ve yine bir kenara saklanır. Akrep gene bir müddet bal içer ve yola koyulur. Oduncu bu sefer akrebi takip etmek ister ve takılır peşine. Akrep yer altına doğru bir deliğe ilerler oduncuda arkasından devam eder ilerler derken etrafını yılanlar sarar. Oduncuya seni efendimize götüreceğiz derler ve yola koyulurlar. Bir müddet ilerledikten sonra efendilerinin karşısına çıkarırlar fakat oduncunun adeta dili tutulur. Belinden aşağısı yılan, belinden yukarısı insan bir varlık karşısında durmaktadır fakat o kadar güzeldir ki ona bakan gözlerini ondan alamaz. Yılanların efendilerinin adı Şahmeran ‘dır. Şahmeran bu adama çok iyi davranır. Yemekler yiyecekler ikram eder, bir efsaneye göre dört gözlü sultan Süleyman varmış onun hikayesini anlatır çok iyi bir dostlukları vardır. Oduncu fark eder ki Şahmeran ‘ın yanına geleli tam yedi sene olmuştur. Fakat o kadar güzel vakit geçiriyordur ki zamanın farkına varamamıştır. Bunca zaman sonra aklına gelir ve benim artık gitmem lazım çoluğum çocuğum beni merak eder der. Şahmeran senin gitmene izin veririm ama bir şartla; beni ne gördün ne duydun der. Bunun üzerine adam da ona söz verir ve gider. O devirin padişahı da ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır. Ne bilir kişiler geldiyse ne çeşit tedavi denendiyse bir türlü faydası olmaz. İçlerinden bir bilgin; Şahmeran adında bir mahluk var bunun kuyruğunda üç çeşit sıvı vardır. Birisi akıl, birisi güç, birisi zehir. Eğer Şahmeranı bulup da kuyruğunda ki gücü padişah içerse iyileşir der. Bunun üzerine vezir Şahmeran ‘ı yakalama emri verir. Askerler kıyı bucak aramaya koyulurlar. Bunun duyan bizim oduncu çok korkar. Ayrıca Şahmeran ‘ı görenlerin sırtı balık pulu gibi olurmuş. Bu yüzden gider dağlara günlerce saklanır ne kadar uğraşsa da çabalasa da en sonunda askerlere yakalanır. Ne kadar uğraşsalar da Şahmeran ‘ın yerini söylemez fakat üstünü bir çıkarırlar ki sırtı pul pul bunun üzerine zorla da olsa yerini söyler. Ardından Şahmeran ‘ın yanına gider ve başından geçenleri anlatır. Şahmeran üzülmemesi gerektiğini nede olsa bu onun kaderi olduğunu söyler. Ölümden korkmuyordur çünkü o da her canlı gibi er yada geç başına geleceğini biliyordur. Ayrıca oduncuyu uyarır. Benim kuyruğum da üç çeşit sıvı var onları alacaklar ve vezir sana zehiri içirtecek ne yapıp edip ortada ki bardak ile soldaki bardağın yerini değiş der. Fakat bir şartı da vardır Şahmeran ‘ın başını oduncunun kesmesini ister. Oduncu ne kadar karşı çıksa da ikna olur böylelikle Şahmeran ‘ın başı bir hamam da kesilir ve kuyruğunda ki iksirleri bir bardağa koyarlar. Oduncu bardakların yerini değiştirmeyi başarır böylelikle padişah gücü içip iyileşir, vezir zehiri içip ölür oduncu da akılı içer ve bilge bir kişi olur. Padişah da onu veziri yapar. Ayrıca oduncu diye bildiğimiz şahıs anlatılanlara göre ölümün de çaresini bulan aslında lokman hekimdir.
Evet sevgili okuyucular. Umarım hikayeyi beğenmiş sinizdir. Gelelim bilgiler kısmına. Hikayeden öncede bahsettiğim gibi bu hikayeyi bana babaannem en orijinal halinde anlattı. Yani sizin yukarıda okuduğunuz halini anlattı. Şahmeran Tarsus ‘ta bir hamamda kesilmiş ve duvarlarda hala başı kesildiğinde sıçrayan kanlar bulunuyormuş. Şanslıyım çünkü Tarsus ‘ta oturan akrabalarımız var ve o hamamı maalesef ben yıllar önce dışarıdan görebildim. Ben gittiğimde kadınlar günü olduğu için içeriye giremedim inşallah bir daha gittiğimde görürüm. Ayrıca dediğim gibi ben Şahmeran ‘ı gerek akrabalarımdan, gerek sağdan soldan kısacası bir çok kişiden dinledim. İşin ilginç tarafı herkes farklı bir hikaye anlatıyor. Kimilerine göre yok Şahmeran aslında erkekmiş, kimilerine göre yok uçabiliyor muş bu hikayeyi babaannem anlattığında ona bu hikayeyi nereden bildiğini sordum. Oda bana yazılan ilk kitabından dedi. Rahmetli eski toprak olduğu için çok enteresan hikayeler anlatırdı bana. Aslında bir ara onları derlemem lazım ama o zamanlar çok küçük olduğum için pek fazla hatırlayamıyorum. Neyse efendim konumuza dönelim. Eskiden bir takım insanlar olurmuş artık hocamı diyeyim efsunlular mı diyeyim adını siz koyun. Bu insanların yanında bir sepeti olurmuş ve o sepetin içinde bir yılan olurmuş. Bu yılan isteyenin insanlar işaret parmağını ısırır mış. Böylece bu insana hiçbir yılan dokunamazmış. Ayrıca gördüğünüz yılana Şahmeran ‘ın bağışı için bana dokunma derseniz de yılan bir şey yapmazmış. Bir diğer rivayete göre yılanlar Şahmeran ‘ın öldüğünü hala bilmiyorlarmış öğrendikleri zaman da dünyaya saldıracaklarmış. Evet bir hikayenin daha böylelikle sonuna geldik yeni hikayeler görüşmek üzere esen kalın.